Archive | Mart 2020

Yoko Ono Teyze

Sizce sanat nedir? Bence sanat algıladığınızdır. Bazen size farklı gelendir. Bazen ruhunuza hitap edendir. Özetle benim bakış açımdan sanat, insan ruhunun dışa yansımasıdır.

Sanatın milyon tane çeşidi var. Bunun yanı sıra gerekli gereksiz her şeye sanat diyenler de var. Ben sizinle ilgimi çeken bir kaç tanesini paylaşmak istiyorum.

Başlıkta bahsettiğim Yoko Ono teyze, Beatles ın kurucularından John Lennon ‘un karısı olup, evlenmeden önce de performans sanatlarıyla ünlüymüş. Güzelim Beatles grubu onun yüzünden dağılmış. Hala da yaşıyor. Eğer uzaydan gelen insanlar varsa Yoko Ono uzaylı olmalı diye düşünüyorum. Performans örneklerinin bir kaçını sizinle paylaşmak istiyorum.

Bir gösterisinde, Yoko Ono’ nun üzerinde bir elbise ve önünde bir makas varmış. İzleyicilerden gelip, elbisesinden birer parça kesmesini ve bu parçayı yanlarında görürmesini istemiş.Londra ‘da gerçekleştirdiği bu performansta kısa sürede giysi yok olmuş. İzleyiciler elbisesinden bir parçayı evlerine götürebilmek için birbirini ezmiş.

Değişik fikirlerinden biri de galeride çürümesini canlı izlemeniz için öylesine duran bir elmaymış. Bizim ülkemizde olsa yazık çürümesin deyip hemen yerlerdi.Galerideki muzu bir lokmada yuttular hatırlarsanız 🙂

Gelelim Yoko Ono’ nun bugün bizi en çok ilgilendirecek eserine; Herhangi bir sebep veya bulaşıcı hastalık salgını yokken kendini herkesten soyutlayıp aylarca eve kapatmış. Her gün ne hissettiğini yazmış. Herkes sanat dese de ben sonlara doğru delirmeye başladığını düşünüyorum. Çünkü sona doğru, tuvalete uzansam hiç kalkmasam. Yattığım yerde bir delik açılsa, o delikten elimi soksam. Sonra o elle herkesin elini sıksam yazmış. Biz bu duruma düşmeyiz inşallah, hayırlısı bakalım.

İçimden Çağdaş Sanatlara acayip bok atasım geldi.

İtalyan sanatçı Pierro Manzoni, 1961 yılında ”Sanatçı Boku” ismini verdiği 90 adet konserve üretmiş.Herbirinin içinde kendisine ait 30 gr dışkı olduğu nu iddia etmiş.Bu konserveler aynı ağırlıkta altına eşdeğer olacak şekilde fiyatlandırılmış.Sergilendiği galeri kutudan kötü kokular geldiğini bildirmiş.Açıldığında değeri düşeceği için kimse açıp bakamamış.Kutular çelikten olduğundan röntgende de görülememiş. Üstelik, 2008 yılında bir tanesi 400 bin TL ye alıcı bulmuş. Görüldüğü üzere para çok olunca ota boka harcanıyor.

Bir benzer sanatçıda Jeff Koons, Banal objelerden eser yaratıyor. Şişme balonlardan ilham alarak yaptığı sıradan hayvan objeleri milyonlarca dolara satılıyor. Örneğin 1986 yılında parlak paslanmaz çelikten ürettiği, şişme balondan ilham aldığı tavşan heykeli 91,1 milyon dolara satılarak, yaşayan bir sanatçıya ait en pahalı sanat eseri olarak tarihe geçmiş. Tavşanla ilgili kötü ifade kullanamıyorum ama acaba insanları gerizekalı yerine mi koymaya çalışıyor diye de düşünüyorum.

Tüm bunları yazmışken Andy Warhol’ u atlamak ayıp olur. Kendisi Amerikalı ressam, film yapımcısı olup, uyumakta olan birinin 6 saatlik uykusunu film yapmıştır. Sabit duran nesneleri çekerek film yapmasıyla da tanınır. Düşünsenize bir filme gidiyorsunuz 3 saat boyunca aynı binaya kıpırdamadan bakıyorsunuz. Kendisinin acayip ilginç bir de sözü var.” Birisinin yazdığı kitabı okumaktansa, kendine iç çamaşırı alışını seyretmek isterim.”demiş. Zaten bende onun filmini seyretmek yerine iç çamaşırı almaya giderim daha iyi demek isterdim.

Ünlü performans sanatçısı Frank Uwe Laysiepen bu yakınlarda vefat etti. Eşi ile birbirlerine saatlerce tokat attıkları performansı unutmak mümkün değil. Eşi performans sanatçısı Maria Abramoviç ‘in de ilginç gösterileri varmış. Örneğin bir seferinde galerinin ortasında durmuş. Önüne makas, tabanca, gül, jilet benzeri 72 farklı obje konulmuş. Objelerle sanatçıya istediğinizi yapabiliyormuşsunuz. Hiç kıpırdamadan ve tepki vermeden duruyormuş. İzleyiciler önce sarılmışlar, okşamışlar, öpmüşler, gülü hediye etmişler. Sonra vahşileşmeye başlamışlar. Elbiselerini kesmişler, elini yüzünü jiletlemişler. En sonunda biri silahı eline alınca, galeri sahibi durdurmuş ve performasın bittiğini söylemiş.

Anlattığım tüm bu sanat çalışmalarının sonucu olarak, sokağa çıkamadığım evde cinnet geçirmek üzere olduğum bu Coronalı günlerde acaba çağdaş sanatlarla mı ilgilensem diyorum.

Hepinizi sosyal mesafemden öpüyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle. Sağlıkla kalın.

 

 

 

This entry was posted on 26 Mart 2020. 1 Yorum

TAŞ KAĞIT MAKAS

Benim düşünceme göre ülkeler ;çocukluğumuzda oynadığımız taş, kağıt, makas oyunundaki gibi sınıflandırılmalı.

Bu oyunda her ne kadar taş güçlü gibi görünse de kağıtla karşılaştığında kaybeder. Çünkü,  hayat beklenmedik süprizlere gebedir. Siz milyonlarca olasılığı hesaplamış olabilirsiniz. Ancak, en güçlü olanların bile kazanamadığı oyunlar vardır.  

Doğa felaketlerini, kontrolden çıkan hastalıkları, bir anda meydana gelen kazaları önceden belirleyemezsiniz.

Yıllar önce Tüfek, Mikrop, Çelik isminde bir kitap okumuştum. Beni çok etkilemişti. Kitabın bir yerinde, Avrupa ülkelerinin keşfetikleri medeniyetleri götürdükleri hastalıklarla savaşmadan nasıl yendiği anlatılıyordu. Mikrop, ciddi ve sinsi bir biyolojik silah. Belki de savaşların en kalleş olanı.Dünyaya yayılan hastalıklar, ekonomik, ticari, sosyal, siyasal pek çok sonucu da beraberinde getiriyor.

Şu anda tüm Dünya Corona Virüsü nedeniyle alarmda .Her kafadan bir ses çıkıyor.Kimisi ilaç sanayinin işi diyor.Kimisi Amerika Çin’ e anlaştık deyip ters köşe yaptı diyor. Ben kesin bir yargıda bulunamıyorum.

Ülkemizde de bu konuda tedbir alınmaya çalışılıyor. Ancak, birkaç soruyu sormadan edemiyorum. Anne babalar iş yerlerinde son sürat çalışmaya devam ediyor. Bu insanların içinde, her gün yüzlerce insana hizmet verenler var. Örneğin Bankacılar. Anne babalar virüsü kapıp eve taşıyabilirler. Çocukların okulları virüs nedeniyle tatil ediliyor. Çalışan anne babaların çocuklarıyla kim ilgilenecek ? Virüsün yayılma hızı yüksek deniyor. Ölüm oranı hızla artarsa Sigorta şirketleri ödeme yapabilecek mi ? Olay çok ciddi olmasa Amerika ve Avrupa’ da home office çalışmaya geçilmezdi diye düşünüyorum.Bu arada, Trump canlı yayına çıkıp,” Haziran’ a kadar bu işi çözeceğiz.”dedi.Daha aşısı bulunmadı üretimi en az 6 ay deniliyor.Nasıl Haziran da çözülecek? Suudi Arabistan giriş çıkışı yasaklıyormuş.Oradaki vatandaşlar ne olacak? gibi yüzlerce sorum var. Ama sizi fazla sıkmak istemiyorum.

Bunun yerine size Dünyayı etkileyen büyük hastalıkları ve sonuçlarını anlatmak istiyorum.

MS 165-180 Antoninus Vebası, doğu seferinden dönen Roma İmparatorluğu askerlerinin getirdiği salgın hastalık olup, günde 2 bin kişiyi öldürmüş. Kimsenin yenemediği Roma İmparatorlarının ölümüne yol açıp, Roma İmparatorluğunu kaosa sürüklemiş.

MS 541  Jüstinyen Vebası ,Avrupa ‘da başlayan salgın farelerin tüyleri arasına saklanan bir böcekten yayılıyor.Salgın nedeniyle, iş gücü ve askerlerinin çoğunu kaybeden Bizans zayıf düşüyor.

Bu arada söylemeden edemeyeceğim.Bu veba belası pislikten oluyor.Öyle pislik içinde yaşa sonra heryerine koku sık olmuyor.

MS 1346-1353 Kara Veba, Avrupa’ da 75-200 milyon insanı öldürdüğü düşünülüyor. Zaten bu hastalıktan sonra da insanlar yeter artık zaten ölüyoruz bir işe yarasın deyip, Rönesans ı başlatmış.

15.yüzyılda Avrupalılar yeni dünyayı keşfetti. Amerika kıtasındaki yerlilerin yüzde 90 ı Avrupa’ dan gelen hastalıklar nedeniyle öldü. Suçiçeği hali hazırda Avrupa’ nın üçte birini öldürmüştü.Ancak, bağışıklık sistemleri Avrupalılar gibi gelişmemiş olan temiz yerli nufusun hiç şansı yoktu.

1520-1576 Cocolizti salgını, Yeni İspanya adı verilen bugünkü adıyla Meksika dan yayılan hastalığın 15 milyon insanı öldürdüğü ve Maya uygarlığının sonunu getirdiği biliniyor.

1852-1860 Kolera Salgını, içme suyuna insan dışkı ve atıklarının karışması ile Hindistan’ da başlayan salgın oradan hızla Afganistan ve Rusya’ya yayılmış. Rus ekonomisini delip geçmiş.

1914-1918 Tifüs Salgını, Birinci Dünya Savaşı sırasında bitlerin neden olduğu salgın, Avrupa, Asya ve Rusya’ da 25 milyona yakın kişiyi öldürmüş.

1918 İspanyol Gribi salgını, Birinci Dünya Savaşını takip eden yıllarda bu virüs nedeniyle 100 milyon sağlıklı insan ölmüş.Bu sayı Birinci ve ikinci Dünya savaşında ölenlerin sayısından daha fazla.Bu olay grip tarihindeki en büyük felaket olarak biliniyor.

1957 Asya Gribi salgını, kısa süre içinde Asya da 4 milyon kişinin ölümüne yol açmıştır.

1959 HIV Virüsü salgını, 20.yüzyılın ortalarında maymunlardan insanlara geçtiği anlaşılan virüs ,36 milyon insanı öldürmüş.Hala tam çözümü bulunamamış.

Tüm bu hastalıklara baktığımızda ,Corona virüsü insanın gözüne o kadarda önemli görünmüyor.Tam bu aşamada böylesi büyük önlemler alınmış olması insanın aklına, acaba saklanan başka şeyler mi var sorusunu getiriyor.

Sonuçta söyleyeceğim o ki ,bütün hastalıkların temeli pislikten geliyor. Çevremizi ve kendimizi temiz tutmaya çalışalım.Biz Türküz virüs bizden korksun. Bize birşey olmaz filan deyip, rakı herşeyi iyleştirir hikayesi ile kendimizi kandırmayalım.

 Yeni gelişmeler üzerine yazıma ek yapmam gerekiyor. Çünkü, yeni sorularım var. Birincisi bu virüsün Dördüncü Sanayi Devrimini başlatabilmek için oluşturulduğu söyleniyor.Dijitalleşme ,kripto para,insansı robotlar, Blockchain uygulaması hızla hayatımıza giriyor. Bu aşamada, Hackerların boş durduğunu düşünmüyorum.Veri günümüzde en değerli emtia olma yolunda, hatta oldu bile diyebiliriz.

İkinci sorum, İngiltere hastalığa neden bu kadar az tepki verdi? Ellerinde zaten geliştirilmiş aşı mı var? Yoksa nüfusu yaşlandığı için yaşlı nüfusundan kurtulmaya mı çalışıyor.

Corona virüsü ile karşılaşmamızın üstünden 2 ay geçti.Hala çözüm bulunamadı.Ülkeler halklarının hayatta kalabilmesi için ciddi kaynak ayırıyor.Dışarı çıkmaya korkuyoruz.Ülkemizde hastalık süreci Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca sayesinde çok iyi yönetildi.Bunun doktor olmasının yanısıra İstanbul Medipol Hastanesinin sahibi olmasıyla alakalı olduğunu düşünüyorum.Tüm krediler ve Kredi Kartı borçları 3 ay süre ile ertelendi.Buda başarılı bir çalışma.Dilerim ülkemizdeki ölü sayısı artmadan en kısa zamanda bu günleri atlatırız.

Bir sonraki yazımda sizleri güldürmeyi umuyorum.Güzelliklerle kalın.