KISIK ATEŞTE 50 DERECE

Bugün Dubai’deki 14.günüm. Artık burasıyla ilgili bir şeyler yazabilirim. Uzun süre burada kalacağımı da düşünürsek, Dubai ile ilgili daha pek çok yazı yazacağım.

Dubai’yi nasıl anlatırsın derseniz. Burası bana, küçükken sarı bir örtünün üzerine kurduğum lego şehrini hatırlattı diyebilirim. Legolardan gerçekten güzel ve büyük bir şehir yapmıştım. Bir sürü değişik bina, arabalar, binaların ortasında bir göl bile vardı. Sonra sıkıldım ve arkadaşlarımın değişik oyuncaklarını fark ettim. Lego evlerimle oyuncakları takas etmeye başladım. Düşündüm ki ben istediğim zaman zaten tekrar lego şehrimi kurabilirdim.

Dubai’de deniz doldurulup, harika şeyler yapılmış ve yapılmaya devam ediyor. Bundan 30 yıl öncesine kadar buralar çölmüş. O zamanki fotoğraflarda kocaman çölün ortasında sadece yedi tane bina göze çarpıyor. Bunlardan bir tanesi Toyota binası. Japonların ileri görüşlülüğünü takdir etmemek elde değil. Burada hala en çok kullanılan araç Toyota. Tabii ki buraya çalışmaya gelenler tarafından. Yerli halkı çok zengin onların tercihi paha biçilmez arabalar.

Öncelikle burası EXPAT cenneti, kendi vatandaşları ülke nüfusunun % 20’sini oluşturuyor. Kalanı başka ülkelerden buraya çalışmak için gelmiş insanlar. Bunların %80’i Hintli kalanı Filipin, Sri Lanka, Myanmar gibi yerlerden gelmiş. Çok sayıda da Türk var. Güzel haber burada çalışan Türklerin işlerinin ve hayat standartlarının iyi olması. Yine de burada insan kendini müzik kutusunun içinde dönüp duran balerin gibi hissediyor. Dilerim ilerleyen zamanlarda bu histen kurtulurum.

Hizmet işlerine bakanlar çok güler yüzlü. Sri Lankalı, esmer ,ufacık bıcır bıcır bir garson kızla tanıştım. Adı Kavındı; bahsetmeden geçemeyeceğim. Aynı dili konuşmasak ta bakışımdan ne istediğimi anlıyordu. Elimden gelse yanımda eve götürürdüm. Kısacası sevimliler, çalışkanlar, cin gibiler.

Bunun dışında uzun yıllardır burada yaşayan artık yerleşik olmuş bir kesim var. Bunlar kendi işlerini yapıyor. Paraya ihtiyaçları kalmadığından mı bilinmez. Her şeyi ağırdan alıp, kanınızı kurutuyorlar. Mesela burada emlakçılar deli para kazanıyor. Ama sizi sallamıyorlar. Yardım etmeleri için siz onların peşine düşüyorsunuz. Bize çok yardımcı olan İran’lı dostumuz Shrine’i bu katagoriye dahil etmiyorum.

Doğru düzgün bir yerde oturmak istiyorsanız kiralar çok yüksek. Ev fiyatları da öyle. Buraya yüksek bir maaş garantiniz olmadan gelemezsiniz. Marketlerde yiyecek fiyatları neredeyse Türkiye ile aynı seviyede.

Dubai, size burada kazandığınızı burada harcatmak istiyor. Bu amaçla her şeyin bir üst level ını yapmışlar. Örneğin metro biletinin normal class haricinde gold class, silver class seçenekleri var. Çokta fark etmemekle birlikte, insanın aklını çelip daha çok harcamaya yönlendiriyorlar. Şöyle düşünün özel, daha özel, çok daha özel gibi sonuçta hepsi aynı isimleri farklı.

Bilindiği gibi dünyanın en yüksek binası Burj Kalifa burada, bunun gibi insan eliyle yapılmış pek çok enin burada olduğu söyleniyor. Adamlar resmen para bizde diye yayın yapıyorlar.

Buraya kadar koruduğum ciddiyetimi artık bozuyorum. Burada at sineği gibi üzerinize gelen kargalar var. Hiç böyle karga görmemiştim. Bir edepsizler ki sormayın. Ortada yiyecek bırakmaya görün hemen kapıyorlar. Neredeyse ağzınızdaki lokmayı alacaklar.

Bir Türk kahvesi müptelası olarak, gelir gelmez kendime kahve ısmarladım. Türk kahvesini kakuleli yapıyorlarmış. İlk yudumumu aldım garip geldi. Kuvvetli ve keskin zencefile benzeyen bir tat aldım. Sonraki yudumlarımda ferahladım. Bir daha normal Türk kahvesi içemeyecek kadar sevdim. Şimdi günde iki kez Kakuleli Türk kahvemi içiyorum. Sanırım Dubai’ de hoşuma giden şeylerden biri bu oldu.

Hintliler bu kadar çok olunca, Hint yemeği de fazla ancak ben Hint yemeklerindeki ağır baharat kokusunu çok sevemedim. Bir de burada bir çok yemeğe eklenen kişnişin tadı damak zevkime uymadı. ”Kişnişi yediğinde ya çok seversin, ya da nefret edersin.” diyorlar. Ne yazık ki ben nefret eden kesimde yer alıyorum.

Tuvaletlerdeki duş başlıklı yıkama muslukları da diğer bir ayrıntı. Aman dikkat edin bazıları çok tazyikli oluyor. Bastığınızda üstünüz başınız su içinde kalabiliyor. Tarafımdan yaşanmıştır. Neyse ki hava 50 derece olunca anında kuruyorsunuz.

Dışarısı gündüzleri durulmayacak kadar sıcak oluyor. Haliyle girdiğiniz her yerde klimalar aşırı açık. Geldiğimiz ilk hafta hayatımın gribini oldum. Yattım, süründüm. Burnumun akıntısından tuvalet kağıdına düştüm. Şimdi öksürüğe çevirdi. Hala iyileşemedim. Benden tavsiye buraya grip ilaçlarınız ve antibiyotiğiniz olmadan gelmeyin.

Beni en çok etkileyen bilime ve eğitime çok fazla kaynak ayırıyor olmaları. Daha yeni dünyanın en büyük kütüphanesini yapmışlar. Bende bugün gazetede okudum. Tıp, yapay zeka, enerji konularında çok ciddi çalışmalar yapıyorlar. Dünyanın ilk Yapay Zeka Bakanlığı burada kurulmuş. Eğitim kaliteli, çok iyi üniversiteler var.

Belki anlatacak daha milyon tane şey vardır. Ancak en başta da belirttiğim gibi ben geleli daha 14 gün oldu. Eminim İzleyen günlerde sizlere bir sürü şey anlatacağım. Şimdilik benden bu kadar.

Sevgiyle ve mutlulukla kalın.

2 thoughts on “KISIK ATEŞTE 50 DERECE

Yorum bırakın